Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Ermeni Meselesini En İyi O Biliyor

MÜFİT ONBAŞI tarafından
05 Şubat, 2012 16:08 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:07
Okuma Süresi: 4dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ermeni Meselesini En İyi O Biliyor

Ermeni meselesini en iyi bilen kişiler arasında olan AK Parti Ankara Milletvekili Prof. Seyit Sertçelik: ‘Ermeniler 4-T planı peşinde’ diye konuştu. Ak Parti Ankara Milletvekili Prof. Dr. Seyit Sertçelik, Türkiye’nin dış politikada çok önemli bir sorunu olan Ermenilerin soykırım yalanlarını değerlendirirken çarpıcı tespitlerde bulundu. Konya TV’de canlı olarak yayınlanan ve Televizyonun Ankara Temsilcisi ve Belde Gazetesi Haber Müdürü Dursun Erkılıç’ın hazırlayıp sunduğu “Ankara’nın Zirvesi’ programına katılarak soruları cevaplana Sertçelik, Ermenilerin Türk ve Müslümanlara yaptığı zulümlere tarihi süreç açısından dikkat çekti. Türkiye olarak takılıp kaldığımız ‘1915 olayları’nın çok öncesi olduğunu anlatan Seyit Sertçelik, Ermeni yalanlarıyla ilgili mücadele konusunda ve kendisinin hazırladığı ve TBMM tarafından bastırılan kitapla ilgili de bilgiler verdi. Sertçelik, “Siz Ermeni sorunuyla ilgili ülkenin en yetkin isimlerindensiniz. Bilinen yanlışları da düzeltmek adına, Ermeni sorunu nedir, Ermeniler ne istiyor?” sorusu üzerine, “Bildiğiniz gibi Türkiye kamuoyunda Ermeni sorunu denildiğinde 1915 olayları akla geliyor. Ancak Ermeni sorunu çok kapsamlı bir konu ve sorun. Sadece 1915 olaylarına odaklanıldığı zaman bunu anlamak mümkün değil” dedi. Seyit Sertçelik, “Ben Rus arşivlerinde uzun yıllar çalıştım, yaklaşık sekiz yıl. Rus ve Ermeni kaynakları üzerine yaptığım çalışmalar sonucunda, Ermeni sorununun 1678 tarihine kadar gitmiş olduğunu gördüm. Rus ve Ermeni kaynakları ışığında yazmış olduğum Ermeni sorununun ortaya çıkış süreci isimli eser TBMM tarafından yayınlandı Türkçe olarak, ardından İngilizce olarak. Bu sorunun özünde bir devlet kurma mücadelesi var. Osmanlı içinde yüz yıllarca barış içinde yaşayan Ermenilerin Osmanlı devletinin hasta adam olarak nitelendiği 19. Yüzyıl ortalarına kadar Ermeni sorunu olduğunu söylememiz mümkün değil” diye konuştu. Sertçelik şunları anlattı: “1890 yıllarında tarihçiler tarafından Anadolu’da üç yüz bin Ermeni’nin katledildiği öne sürülür. Yapmış olduğum detaylı incelemeler sonucunda kesinlikle böyle bir şey olmadığı, isyanlar sonucunda hayatını kaybeden Ermenilerin yaklaşık on bin civarında olduğunu görüyoruz. Ama Ermeni isyanlarından dolayı çok sayıda Müslümanın da hayatını kaybettiğini, Osmanlı askerlerinin hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu tarihlerde çok enteresandır, Rus istihbaratçıları ve diplomatları, Ermenilerin sayılar konusunda sayıları çok abarttıklarını, kayıplarına bir sıfır ilave ettiklerini söylerler. Dolayısıyla aynı şeyi biz birinci dünya savaşında 1915’te de görüyoruz. 1914’e geldiğimiz zaman artık hasta adam olarak nitelenen Osmanlı devletinin tarih sahnesinden silineceği, batılı Hıristiyan güçler tarafından dillendirilmeye başlamış ve Ermenilere de Anadolu’da en azından bir özerk devlet kurulacağı sözü verilmesiyle Ermenilerin Osmanlı devletine karşı isyan etmeleri, hatta topyekün neredeyse Osmanlıya karşı savaşmaları sağlanmıştır. Birinci dünya savaşı başladığı zaman 1914 tarihinde Ermeniler kaçırılmaması gereken tarihi bir fırsat olarak görmüşlerdir, uzun yıllardır hayalini kurdukları Ermeni devleti için. Dolayısıyla ellerinden gelen  tüm yardımı batılı güçler lehine seferber ederler. Hatta kendi deyimleriyle itilaf devletleri nezdinde savaşın bir tarafı olurlar. Türkiye’de son zamanlarda söylendiği gibi Ermenilerin o dönemde mazlum olduğunu, mağdur olduğunu pek söylememiz mümkün değil. Çünkü Rus ordusu bünyesinde savaşan Ermenilerin sayısı yüz elli bin ile üç yüz binin arasındadır. Rus ve Ermeni kaynaklarında, İngiliz kaynaklarında bu sabittir. Ayrıca on bine yakın Ermeni gönüllü birliği de Osmanlı ordusuna karşı Kafkas cephesinde savaşmıştır. Yani Anadolu toprakları üzerinde bir Ermeni devleti kurabilmek için topyekün seferber olmuşlar, sivil Müslümanlara karşı onları katletmeye başlamışlar. Devletin güvenliğini tehlikeye düşürmüşler. Buna mukabil olarak devlet hem Müslümanların hem Ermenilerin can güvenliğini sağlayabilmek için onları ülkenin daha güvenli iç bölgelerine tehcir etmek durumunda kalmıştır. Bir de bildiğimiz gibi bu dönemde Ermenilerin bir buçuk milyon civarı bir kaybı olduğu söylenir. Bu yalandır. Biraz önce söylemiş olduğum gibi Ermenilerde bir sıfır ekleme alışkanlığı vardır. Savaş döneminde Ermeni kayıpları yüz elli bin civarındadır. Olsa olsa iki yüz bin civarında olduğunu söyleyebiliriz. Bu kayıpların da büyük kısmı cephede Osmanlı ordusuna karşı savaşırken ölenlerden oluşmaktadır. Yani Ermeni askerler Rus ordusuyla beraber Türklere kurşun sıkarken kurşun yemişlerdir.” AK Parti Ankara Milletvekili Prof. Dr. Seyit Sertçelik, “Şu da çok önemli” diyerek şunları anlattı: “Son yıllarda Türk kamuoyuna karşı Ermeni çevrelerince bir ikna kampanyası başlatılmıştır. Bunu çok önemsiyorum. Titizlikle üstünde durmamız gereken bir konu. Zira 2015’e girerken, 1915’in yüzüncü yılına girerken Ermenilerin amacı şudur, Türkiye’de Ermeni soykırımı olmuştur diyen Türklerin sayılarını artırmak suretiyle 2015 yılına doğru Türkiye cumhuriyeti devletinin resmen soykırımı tanımasını isteyeceklerdir. Türkiye cumhuriyetinin uyanık olması gerekiyor. Kesinlikle soykırım iddiaları bir yalan projesidir. Savaş döneminde yaşanan bir trajedi olmuştur, ancak Ermeniler batılılar tarafından kullanılmıştır. Dolayısıyla bu trajediyi sadece Ermeniler yaşamamıştır, Müslümanlar da yaşamıştır. Soykırım yalanına Türk milleti olarak düşmememiz gerekiyor. Türk milletinden özellikle bu konu üzerine düşünmelerini, soykırım olmuştur diyen insanlara itibar etmemelerini kendilerinden özellikle istirham ediyorum.” Dursun Erkılıç’ın “O kadar güzel anlattınız ki, araya girilecek yerler vardı ama girmedim. Konuşmanızla ilgili şöyle tespitlerim var: Bir, aslında soykırım yoktur ama mukatele vardır diyenler bile bir yanılgı içinde çünkü cephede ölenlere mukatele sonucu öldü denemez, bu bir savaştır. İkincisi, 1915 olayları diyoruz, ama bu da bir sonuç. O sürece kadar çok olay var ve bunların anlatılması ve 1915 olaylarının sonuç olduğunun gösterilmesi lazım. Üçüncüsü, hal böyleyken biz neden kendimizi anlatamıyoruz ve neden Fransa büyükelçisinin, Fransa’ya iki buçuk milyon Türkün kaybolduğunu da anlatın demesinin gereğini yerine getiremiyoruz? Yani biz kendimizi niye anlatamıyoruz, ne yapmak lazım?” sorusu üzerine de, Seyit Sertçelik şöyle konuştu: “Maalesef doğru. Türkiye son yıllarda bu konunun üstüne yoğun bir şekilde eğilmeye başladı. Türk tarihçileri çok önemli çalışmalara imza attılar ancak 1980’lere kadar bu konuya çok fazla eğilmedik. Ermeniler yüz yıllık soykırım yalanını aşamalı aşamalı çok sinsi bir şekilde işlediler. Ermeni soykırımı dediğimizde bunun dört tane ayağı olduğunu görüyoruz. Tarihçiler biz buna ‘dört T planı’ diyoruz. Birinci plan, soykırım yalanını dünyaya tanıtmak. İkinci t planı, soykırım olduğunu tanıyan ülke sayılarını artırmak. İkinci t planı da maalesef başarıyla geçmiş durumdalar. Bu olayın üçüncü aşaması tazminat. Dördüncü aşaması toprak.”dedi.
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Kanser nezle gibi tedavi edilebilecek

blank
MÜFİT ONBAŞI tarafından
14 Aralık, 2025 11:48 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Dünyada kanser olarak bilinen hastalık, 2018 yılında Amerika ve Japonya’dan iki bilim adamı, “immüno-onkoloji” olarak adlandırılan yeni bir onkoloji tedavi yöntemi için tıpta Nobel Ödülü alması ile bambaşka bir yöne çevrildi.

Çok tehlikeli ve korkunç olarak bilenen kanser, yakın zamanda evde nezle gibi tedavi edilebilir

Bir zamanlar tedavi edilemeyen ve birçok kişinin korkunç acılar içinde ölümüne sebep olan iskorbüt hastalığı tedavi edilemiyor ve her hangi bir ilacı yoktu. Ancak daha sonra bu hastalığa C vitamini eksikliğinin yol açtığı ortaya çıkmıştı. Bugün iskorbüt hastalığına hiç kimse yakalanmıyor. Öyle görünüyor ki, korkunç ve ölümcül bir hastalık olan “kanseri” de aynı kader bekliyor. Bunun nedeni, işlenmiş gıdaların kullanımı ve vitamin eksikliğidir. İnsanların bunu önceden bildiği, fakat kar etme tutkusundan dolayı sessiz kaldığı düşünülünce dehşete kapılmamak mümkün değil. Bugün aldığım bilgiye karşı farklı tutum gösterilebilir, ancak ben sadece sizinle paylaşmak istedim, unutmayın; “Kanser” denen bir hastalık yoktur. Kanser, sadece B17 vitamini eksikliğinden başka bir şey değildir. Ağır yan etkileri olan kemoterapi, ilaç tedavisi ve ameliyatı kabul etmeyin! Eski zamanlarda denizcilerin iskorbüt hastalığından müzdarip olduklarını hatırlayın, birçok kişi bu hastalıktan ölüyordu! Bazı kişiler de bundan sürekli kazanç elde ediyordu. Daha sonra ise iskorbütün sadece C vitamini eksikliğinden kaynaklandığını ortaya çıktı. Yani bu bir hastalık değildi! Kanser de aynı şey. Sömürgeciler ve insanlığın düşmanları tam bir kanser endüstrisi inşa ettiler ve çok büyük paralar kazanıyorlar.

Kanserin önlenmesi ve tedavisi hakkında bilmemiz gerekenler

Onkoloji endüstrisi II. Dünya Savaşından sonra büyümeye başladı. Kanserle mücadele etmek için her hangi bir prosedüre, tedavi kürlerine ve masraflara gerek yok! Bunların hepsi, sömürgecilerin ceplerini doldurmak içindir, çünkü kanser tedavisi uzun zaman önce bulunmuştur. Kanser sadece B17 vitaminin eksikliği olduğundan, her gün 15-20 kayısı çekirdeği tüketmemiz yeterli olur. Buğday filizi (tomurcukları) yiyin. Buğday filizi müthiş bir kanser ilacıdır. Bu, tüm kanser önleyici maddelerin en güçlüsü olan sıvı oksijenin ve laetril’in en iyi kaynağıdır. Bu madde, B 17 vitaminin (amigdalin’in) özüdür ve elma çekirdeklerinde bulunur. “Kanserin Ölümü” adlı kitabında Doktor Harold Manner, letril’in etkisinin kanser tedavisinde  % 90’ın üzerinde olduğunu yazmıştır!*

Amygdalin (B 17 Vitaminin) kaynakları

Tohum veya meyve tohumları doğadaki B 17 vitamininin konsantrasyon halidir. Bu, elma, kayısı, şeftali, armut ve kuru erik çekirdeklerini kapsıyor.  Fasulye filizi, mercimek filizi, lima fasülyesi ve bezelye gibi baklagiller ve tahıllar. Acı badem (doğada en zengin B 17 vitamini kaynağı) ve Hint bademi. Her türlü dut, yabanmersini, ahududu ve çilek. Susam ve keten tohumu.  Yulaf, arpa, kahverengi pirinç, buğday, darı, keten ve çavdar. Bu Vitamin ayrıca mayada, ham pirinçte ve balkabağında bulunur.

Kanser karşıtı ürünlerin listesi

Kayısılar (çekirdekler). Diğer meyvelerin çekirdekleri / tohumları: Elma. Vişne. Şeftali. Kültür eriği. Erik. Armut. Lima fasulyesi. Bulaşık deterjanın ve sıvı sabunun parçacıklarının vücuda girmesi, kanserin başlamasının ana nedenidir.* Bulaşıkları ne kadar iyi durulasanız durulayın, ufak bir deterjan parçası bulaşıkların üzerinde kalır ve vücudunuza girer. Bu zararlı maddeleri tamamen hayatınızdan çıkartmak istemiyorsanız, bunun da basit bir çözümü var. Bulaşık deterjanını (ve sıvı sabunu) sirke ile 50: 50 oranında karıştırın. İşte bu kadar! Artık asla kansere yakalanmayacaksınız! Dondurulmuş limonlar - kansere çaredir Bunu bilmiyor muydunuz? Restoranlar ve kafelerdeki birçok uzman, tüm limonları kullanır veya tüketir ve hiçbir şeyi boşa harcamazlar.* Bütün limonu israf etmeden nasıl mı kullanabiliriz? Son derece basit! Yıkanmış limonu buzdolabınızın dondurucusuna koyun. Limon dondurulduktan sonra rendeyi alın, tüm limonu rendeleyin (kabuğunu soymadan) ve yemeklerin üzerine serpin. Limonu sebze salatalarına, dondurmaya, çorbalara, pilav ve bulgura, makarnaya, spagettiye, pirince, suşiye, balık yemeklerine vs… katın. Bu liste sonsuza kadar devam edebilir. Tüm yemekler beklenmedik bir şekilde, daha önce hiç tatmadığınız lezzetli bir tada sahip olacak. Genellikle limon denince, sadece limon suyu ve C vitamini akla geliyor.  Şimdi Limonun Sırrını öğrendiğinize göre, limonu, bir bardak hazır erişte çorbasında bile kullanabilirsiniz. Kabuğu atmayı önlemenin ve yemeklere yeni bir lezzet katmanın haricinde bütün limon kullanmanın temel avantajı nedir? Limon kabuğu limon suyundan 5-10 kat daha fazla vitamin içerir. Ve siz genellikle kabuğu atıyorsunuz. Ancak şimdi, basit bir şekilde tüm limonun dondurulması ve ardından yemeklerin üzerine serpilmesi işleminin ardından tüm bu besin maddelerini tüketebilir ve daha sağlıklı olabilirsiniz. Limon kabuğu, vücuttaki toksik elementlerin yok edilmesinde güçlü bir indirgeyici ajandır. Yıkanan limonu dondurucuya koyun ve ardından her gün yemeklerin üzerine rendeleyin. Bu, yiyeceklerinizi daha lezzetli, hayatınızı daha sağlıklı ve daha uzun hale getirmenin anahtarıdır! Bu Limonun muhteşem Sırrıdır! Limon (Citrus), kanser hücrelerini öldüren harika bir üründür. Ayrıca kemoterapiden 10.000 kat daha güçlüdür. Böylece, limon kabuğunun hoş aromasının yanı sıra, limon suyundan 10 kat daha fazla vitamin içerdiği ve vücuttaki toksik elementlerle savaşmaya yardımcı olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat en önemlisi, limon kanser hücrelerini öldürmektedir. Neden biz bunu bilmiyoruz? Çünkü büyük şirketler, onlara inanılmaz karlar getiren sentetik analogların üretimi ile ilgileniyorlar. Gelirlerini tehlikeye atmamak için, limonun mucizevi özelliklerini gizli tutuyorlar. Limon ağacının bileşenleri, kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatmak için yaygın olarak kemoterapide kullanılan Adriamycin’den 10.000 kez üstündür. Ve en önemlisi, limon özü ile yapılan terapi sadece kötü huylu hücreleri yok eder. Yan etkisi olmadığı için limonları dondurun, rendeleyin ve sağlık için tüketin! Bu bilgilerin kaynağı heyecan vericidir. Bu bilgiyi, 1970’ten bu yana 20’den fazla laboratuvar testinin yapıldığını ve basit limonun, kolon, meme, prostat, akciğer ve pankreas kanseri gibi 12 türdeki kanser hücresini öldürdüğünü söyleyen, dünyanın en büyük ilaç üreticilerinden biri verdi… Ve daha da şaşırtıcı olan, limon özü ile yapılan tedavi türü, yalnızca malign kanser hücrelerini yok eder ve sağlıklı hücreleri etkilemez.   Haber Yazı: Halil İbrahim Kambak
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.